FİKİR SAPLANTISINDAN KURTULMAK


Bir fikre itiraz edebilmek veya onu tümüyle reddedebilmek için, öncelikle bu fikir hakkında çok kapsamlı bilgi sahibi olmak gerekir. Bir fikirden, bir tekliften, bir öneriden hiçbir şey okumadan kaçmak, bu konuya karşıt olarak öne sürülebilecek geçerli bir sebebin olmadığını gösterir. 

Bu durum, Kuran ayetlerini dinlemeyi reddeden kimselerin mantığı için de geçerlidir. Kuran’dan yüz çevirenlere, Kuran’ı dinlemeyi, okumayı neden kabul etmediklerini sorduğunuzda verdikleri cevaplar, daha önce de belirttiğimiz gibi, ya ezbere ve önyargılara dayalıdır, ya da sadece kendi zan ve tahminlerini yansıtır. Bu kimselerin Kuran’dan samimiyetsizce kaçış içinde olduklarının en açık göstergesi ise Kuran hakkında hiçbir bilgileri olmamasıdır. 

Aslında bu, pek çok insanın tüm yaşantısına yayılmış büyük bir hatadır. İnsanların çok büyük bir bölümü fikri saplantıları nedeniyle kendi düşüncelerinin karşısında yer alan fikirleri öğrenmez, onların kitaplarını okumak istemezler. Komünist fikre sahip olanlar sadece kendi fikirlerini savunan kitapları, faşistler faşist düşünceye sahip kişilerin kitaplarını, ateistler ise yine ateistlerinkini okurlar. 

Ancak bu durum insanların fikri gelişimi açısından büyük bir eksikliktir. Bir konu hakkında bilgisiz, fikir sahibi olmayan bir kişiyle, o konu hakkında konuşmak, ona o fikrin yanlış yönlerini veya doğruluklarını anlatmak mümkün değildir. 

Her konuda bilgi sahibi olmak ise insanın kararlarının, teşhislerinin, fikirlerinin doğru ve isabetli olması bakımından önemli bir husustur. Çünkü bilgisiz insan her türlü telkine açık insandır; bu nedenle de yanılma olasılığı doğal olarak daha fazladır. Bilinçli, kültürlü, hür düşünen ve geniş ufka sahip bir insanın bakış açısı ise daha geniş, tahlilleri daha detaylı, fikirleri de ezbere değil somut delillere dayalıdır. İşte böyle insanlara yanlışları anlatmak, doğruları göstermek çoğu zaman çok daha kolaydır. 

İman edenler için de bu durum farklı bir açıdan önemlidir. Derin bir Kuran bilgisi olan, aynı zamanda kültürlü, geniş bir bilgi birikime sahip bir müminin çevresinde olan bitenlere bakış açısı da daha keskin, kararları daha isabetli olur. Örneğin dinsiz ideolojileri, onların mantıklarını ve vaat ettikleri sistemlerin tehlikelerini bilen bir mümin, Kuran’da tarif edilen ahlakın üstünlüğünü çok daha derinlemesine takdir edebilir. Kuran’a karşıt olan komünizm, faşizm ya da anarşizm gibi fikirler hakkında derin bir bilgi birikimi olan bir mümin, bu fikirlerin Kuran’la nasıl geçersiz kılındığını tespit edebilir, insanlığa verdiği zararları fark edebilir. Ve böylece insanlara da bu zararları, hataları anlatabilir, doğru olanın Kuran ahlakını yaşamak ve yaşatmak olduğunu izah edebilir.

C:\Users\kişi\Desktop\My Pictures\İNSAN-YAŞAM\zincirler.png

İşte bu yüzden, insanların inkarda yarıştıkları böyle bir dönemde, her Müslümanın yapması gereken şey her fikir hakkında bilgi sahibi olmak, Kuran’a karşıt fikirlerle ilmi bir mücadele için kendini yetiştirmek, genel kültürünü, dünya görüşünü artırmaktır. Tüm bu olan bitenler karşısında bilgi eksikliğinden dolayı sessiz kalmak, “karşı taraf şunları söylüyor, biz de şu şekilde bir karşılık verelim” diye düşünememek, isabetli çözümler üretememek bir Müslümana yakışmaz. Yapılması gereken şey bir yandan çok büyük bir şevk, azim ve inançla Kuran’da bildirilen gerçekleri kalben yaşamak, bir yandan da Kuran’a karşıt fikirlerin zararlarını, kötülüklerini, bu iddiaların çürük yönlerini çok iyi öğrenmektir. Çünkü diğer insanlara din ahlakını anlatmak, din karşıtı kişilerle fikri zeminde mücadele etmek ancak onların fikirlerini bilmekle mümkün olabilir.

Ayrıca Kuran’da Allah’ın pek çok ayetle haber verdiği putperest dinleri tanımak, hak dinlerin ne tür sapkınlıklarla dejenerasyona uğradığını bilmek de önemlidir. Bu şekilde geçmişte yaşananların günümüzde hangi şekillerde ortaya çıktığını görebilmek mümkün olur. Bu yüzden Kuran’da “ataların dini” olarak vurgulanan batıl dinleri, totem anlayışını da öğrenmek gerekir. Nitekim Kuran’da diğer dinlerden, mecusilerden, müşriklerden, Lat’a, Uzza’ya ve Menat’a tapan topluluklardan bahsedilmekte, iman edenlerin bu gibi konular hakkında bilgi sahibi olmaları gerektiğine dikkat çekilmektedir. Dolayısıyla Müslümanın diğer inançları, ideolojileri ve felsefeleri çok iyi bilmesi, kitaplarını okuması ve her biri hakkında fikir sahibi olması gerekir. 

Müslümanın bilgi sahibi olması, öğrenmesi gereken konularla ilgili maddelerin sayısını dilediğimiz kadar artırabiliriz. Çünkü Kuran’da pek çok bilim dalına, biyoloji, astronomi, arkeoloji, botanik, coğrafya, tarih, kimya, psikoloji, sanat gibi tüm hayatımızı kapsayan temel pek çok bilgiye dikkat çeken ayetler bulunmaktadır. Bu ayetlerin de işaretiyle anlıyoruz ki, temel bilgilere, genel kültüre sahip imanlı bir kimse Allah’ın yarattığı kusursuz düzeni tüm incelikleriyle öğrenecek, gördüğü mükemmelliği dikkatle inceleyecek, dolayısıyla kendisini ve evrende var olan herşeyi yaratan Allah’a karşı daha da derin bir imana sahip olabilecektir. Ayrıca bu bilim dallarındaki gelişmelerden haberdar olmak Kuran’ın mucizelerinin görülmesinde de önemli bir basamak olacaktır. Nitekim “… Allah’tan ancak alim olanlar ‘içleri titreyerek-korkar’…” (Fatır Suresi, 28) ayetiyle de bilgi ve fikir sahibi olmanın önemine dikkat çekilmiştir.

MÜSLÜMANA DÜŞEN ÖNEMLİ GÖREV

İnsanların büyük bir bölümü Allah’a ve Kuran’a iman ettiklerini söylerler. Ancak bu kişilerin büyük bir bölümü hayatları boyunca bir kez bile Kuran’ı okumamış ve Kuran’da bildirilen ahlakı, ibadetleri ve hükümleri uygulamamış olabilirler. Oysa tüm hayatını Kuran’dan habersiz geçirmek ya da sadece iman ettiğini söyleyip, Kuran’da tarif edilen hayatı gerçek manasıyla yaşamamak Allah’ın hoşnut olmadığı bir davranıştır. Allah Ankebut Suresi’nde şu şekilde bildirir: 

İnsanlar, (sadece) “İman ettik” diyerek, sınanmadan bırakılacaklarını mı sandılar? Andolsun, onlardan öncekileri sınadık; Allah, gerçekten doğruları da bilmekte ve gerçekten yalancıları da bilmektedir. (Ankebut Suresi, 2-3)

Dolayısıyla, Allah’a ve Kuran’a iman ettiğini söyleyen herkesin, Kuran’ı okuması, ayetler üzerinde derin derin düşünmesi, Allah’ın tüm insanlar için gönderdiği Kitabı çok iyi öğrenerek uygulaması şarttır. Çünkü insanlar kıyamet gününde Kuran’dan sorulacaklar ve tüm yapıp ettikleriyle hesaba çekileceklerdir.
İnkar edenler ise daha hiç okumadan, öğrenmeden, sahip oldukları fikri saplantıları nedeniyle Kuran’ı inkar ederler. Bir kez dahi okumadıkları, üzerinde dikkatle düşünmedikleri halde Kuran’da haber verilen gerçeklerden kaçmalarının nedeni, inançsızlıktan vazgeçmemeye şartlanmış olmalarıdır. Okuyup, öğrendikten sonra bir sonuca varmak yerine, “okusam da kendi fikirlerimden ve ön yargılarımdan vazgeçmeyeceğim” şeklinde kendilerini şartlandırır, samimi bir yaklaşımı en başından reddederler.

C:\Users\kişi\Desktop\My Pictures\KİTAPLAR\QURAN\quran4.jpg

Daha önce detaylı olarak incelediğimiz gibi insanların büyük bir çoğunluğu Kuran’dan uzak dururken, ayetleri reddederken hep çevrelerindeki insanların etkisi altında kalırlar. Bazıları din ahlakını bilmeyen ve farklı bir şekilde uygulayan bir kişinin olumsuz etkileri yüzünden dinden soğur, bu yanlış bilgilerin etkisinden yıllarca kurtulamaz. Bazılarıysa ateist ya da dine düşman bir inkarcıdan duyduklarını kendine ölçü olarak alır, tüm hayatını bu düşünceler üzerine kurarlar. Bu kişilerin en büyük yanılgıları, yanlış kişilerden duydukları ve okuduklarıyla din hakkında karar vermeleridir.

Oysa Allah Katında gerçek din Kuran’da bildirilen hak dindir. Dolayısıyla din ahlakını –inansın veya inanmasın- öğrenmek isteyen her insanın öncelikle Kuran’a başvurması ve Kuran’ı hiçbir ön yargı taşımadan samimiyetle okuması ve ayetler üzerinde derin derin düşünmesi gerekir. 

Bilgisizce ve şuursuzca, sadece böyle gördüğü ve öğrendiği için Kuran’dan kaçmak, bunu yapan her insan için büyük bir kayıptır ve böyle bir kaybın –Allah’ın dilemesi dışında- ahirette telafisi de yoktur. Bu nedenle, akıl ve vicdan sahibi her insanın, henüz vakti varken, Allah’ın kendisi için seçtiği ve Peygamber Efendimiz (sav)’e vahyederek gönderdiği Kitabı okuyup öğrenmesi gerekir. Allah Kuran’ın insanları kurtuluş yollarına ulaştıracağını bir ayette şöyle bildirmiştir:

… Size Allah’tan bir nur ve apaçık bir Kitap geldi. Allah, rızasına uyanları bununla kurtuluş yollarına ulaştırır ve onları Kendi izniyle karanlıklardan nura çıkarır. Onları dosdoğru yola yöneltip-iletir. (Maide Suresi, 15-16)

Allah, Tekvir Suresi’nde ise, insanları Kuran’dan kaçmamaları için uyarmaktadır:

O (Kur’an) da kovulmuş şeytanın sözü değildir. Şu halde, siz nereye kaçıp-gidiyorsunuz? O (Kur’an), alemler için yalnızca bir zikirdir; sizden dosdoğru bir yön (istikamet) tutturmak dileyenler için. (Tekvir Suresi, 25- 28)

İşte bu nedenle de iman edenlerin üzerine düşen en büyük sorumluluk, insanların Allah’ın ayetlerinden kaçışlarını engellemek için çok ciddi bir şekilde çaba sarf etmektir. Bunun için ilk yapılması gereken şey ise ilmi çalışmalarla insanlara Kuran’ın sonsuz hikmetlerini anlatmak, Allah’ın yaratışındaki mucizelere dikkat çekmek, her insanın yaratılış gerçeğinden, Kuran ahlakının sunduğu güzelliklerden haberdar olmasını sağlamaktır. Elbette ki insanların büyük bir bölümü bu gerçekleri dinlemek ve okumak istemeyebilir. Ancak bir Müslümanın yapması gereken şey dinlemek ve okumak istemeyenlerin de dinleyebilecekleri ve okuyabilecekleri eserler ortaya koymak, her alternatifi sonuna kadar denemektir.